GİRİŞ
Sigorta, insanların hayatlarında karşı karşıya kaldıkları zararın ve bu zarar karşısında kendilerini güvende hissetmek için zarar doğmadan bir önlemde bulunma ihtiyacından ortaya çıkmıştır.[1] Hayatın genel işleyişi göz önüne alındığında yaşanan birçok olumsuz durum karşısında insanlar tehlike ile karşılaşmaktadır. Bu tehlike ile doğan zararlar insanları ekonomik açıdan zor duruma sokmakta ve bu durum bireysel olarak karşılanamayacak masraflara yol açmaktadır. Böylelikle insanların zarar doğabilecek tehlikelerin (riziko) önlemini bireysel olarak karşılamak yerine, insanların ortak tehlikelere karşı bir araya gelerek yardımlaşma düşüncesi sigortayı ortaya çıkartmıştır.[2]
İnsanların bir arada yaşamaları ile birlikte eski zamanlardan beri sigorta kurumunun varlığına ihtiyaç duyulmuştur. Sigorta kavramı, eski zamanlarda deniz tehlikelerinin daha fazla olması sebebiyle ilk olarak denizcilik alanında ortaya çıkmıştır. Sonraki dönemlerde İngiltere’de yaşanan büyük Londra yangınıyla birlikte kara sigortalarına ihtiyaç duyulmuştur. Gelişen sosyal hayat ve ekonomik faaliyetler neticesinde sigorta kurumuna duyulan ihtiyaç artmıştır ve sigorta şirketleri kurulmaya başlanmıştır.[3]
Türkiye’de ise Osmanlı döneminde lonca ve ahilik teşkilatı “orta sandıkları” ile kişiler bir ihtiyaç doğrultusunda karşılıklı olarak yardımlaşmış ve karşı karşıya kaldıkları risklerden doğan zararı loncaya üye olan kişilerin ödemeleriyle biriktirilen ortak kasadan karşılamışlardır. Bu açıdan teşkilat ülkemizdeki ilk sigortacılık kurumu niteliğindedir. Sonrasında 1950’lerde hızla artan sanayi faaliyetleri, iş kazalarını buna bağlı olarak sigortaya olan ihtiyacı gündeme getirmiştir. Bunun yanında Türkiye’de sigorta kurumunun modern anlamda ortaya çıkması Avrupa’ya göre daha geç olmuştur. 1870 yılında Beyoğlu’nda meydana gelen yangın sonucunda sigorta kavramı ülkemize girmiş ve ilk sigorta şirketi bu dönemden sonra kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise sigorta “Sigortacılık Kanunu” ve “Türk Ticaret Kanunu” olmak üzere iki farklı kanunla düzenlenmiştir. Sigortacılık Kanunu sigorta şirketlerinin kurulmasını ve denetlenmesi, Türk Ticaret Kanunu ise sigorta sözleşmelerini ele almaktadır. Son olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile sigorta hukukuna yönelik önemli değişiklikler yapılmıştır.[4]
Günümüzde sigorta kurumu, ekonomik ve sosyal hayatta güven duygusunu uyandıran bir sistem haline gelmiştir. Ekonomik riskleri önlemek amacıyla sigorta yaptırmak, olası zararlara karşı kişilerin güvende hissetmesini sağlamaktadır. Sigorta, kişilerin bireysel olarak üstlenemeyeceği büyük risklerin, toplumsal dayanışma ile paylaştırılması prensibine dayandığı için daha da önemli hale gelmiştir.
Bu bağlamda sigorta türleri de zamanla gelişmiştir. Hayat, sağlık, iş, araç gibi birçok farklı alanda sigorta alanları ortaya çıkmıştır. Bu sigorta alanları arasında yer alan kaza sigortaları, bireylerin günlük hayatlarında karşılaşabileceği çeşitli kaza risklerine karşı ekonomik güvence sağlamaktadır. Bu yazıda kaza sigortaları hukuki açıdan kapsamı ve niteliği incelenecektir.
I. KAZA SİGORTASININ TANIMI VE HUKUKİ DAYANAKLARI
Kaza sigortaları belirli primin sigorta ettiren tarafından ödenmesi karşılığında, uğrayacağı kaza sonucunda meydana gelen ölüm, geçici veya sürekli sakatlık durumu veya iş göremezlik halleri için güvence sağlayan bir can sigortası şeklidir.[5] Türk Ticaret Kanunu madde 1509 gereği kaza sigortaları, sigorta ettirenin veya üçüncü şahısların maruz kalabileceği kazalara karşı yapılmaktadır. TTK m. 1507/1’e göre “kaza sigortası, belirli bir prim karşılığında sigortalının uğrayacağı kaza sonucu ölüm, geçici veya sürekli engellilik ya da iş göremezlik halleri için sigorta teminatı sağlar. Ölüm, ani olarak veya kaza tarihinden itibaren en çok bir yıl içinde gerçekleşmiş ise sigorta bedeli sigorta ettirene veya onun tarafından belirlenmiş kişiye ödenir.”
Kaza sigortası sigorta ettiren ve sigortacı arasında yapılan bir sözleşmedir. Kaza sigortası sözleşmesinde sigortacının riziko gerçekleştiğinde tazminat ödemesi taahhüdü, sigorta ettiren kişinin ise prim ödeme yükümlülüğü vardır. Kaza sigortası sözleşmesinin var olabilmesi için sigorta menfaati, riziko, sigorta bedeli ve prim şartlarının var olması gerekmektedir.
Kaza sigortasının hukuki dayanağı, sigorta ettirenin ihtiyaç duyduğu güvenlik ve hayatta karşılaşabileceği risklere karşı kendisini koruma ihtiyacıdır.
II. SİGORTANIN TEMEL UNSURLARI VE HUKUKİ TEMELİ
Sigorta, aynı veya benzer tehlikelere maruz kalmış insanların bir araya getirilerek bu insanlardan alınan primler ile rizikonun gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkacak olan ihtiyacın karşılanmasına yönelik bağımsız ve hukuki bir düzenlemedir.[6] Sigorta sözleşmesinin var olabilmesi için sigorta menfaati, riziko, sigorta bedeli ve prim şartlarının var olması gerekmektedir.
1. Riziko Kavramı
Riziko kavramı, zararın meydana gelebileceği olaylar olarak nitelendirilebilir. Bununla beraber her zarar bir riziko değildir, rizikodan bahsedebilmek için zararın önceden belirlenemeyen bir zarar olması ve beklenmeyen bir anda oluşması gerekmektedir. Kısaca sigortadan bir menfaat sağlanabilmesi için rizikonun oluşmuş olması veya ilerde oluşabilecek bir ihtimalin bulunması aynı zamanda bunun belirlenemeyecek bir zamanda meydana gelmesi gerekmektedir.[7]
2. Sigorta Menfaati
Sigortadan bahsedebilmek için sigorta eden kurum ile sigorta ettiren kişi arasında bir sigorta menfaati oluşması gerekmektedir.[8] Kaza sigortalarında ise bireyin canı, beden bütünlüğü ve sağlığı sigortalanabilir menfaati oluşturmaktadır. Hayat sigortalarında ve ferdi kaza sigortalarında, kişinin hayatı üzerinde sınırı olmayan bir menfaatin varlığından söz etmek mümkündür.
Türk Ticaret Kanunu madde 1408’ e göre sigorta sözleşmesinin yapılmasında sigortalanan bir menfaat yoksa sigorta sözleşmesi yok hükmündedir. Yine sözleşme yapıldığı anda var olan fakat sonradan menfaatin ortadan kalktığı durumlarda da sözleşme menfaatin sona ermesiyle birlikte geçersiz olacaktır. Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere menfaat ilkesi sigorta sözleşmeleri için geçerlilik şartıdır.[9]
3. Sigorta Bedeli
Sigorta bedeli, sigortanın gerçekleşmesi halinde sigorta bedelini geçmeyecek şekilde sigortalıya ödenecek olan azami tutardır. Bu tutar sigorta poliçesinde belirtilen miktar üzerinden belirlenmekte ve riziko gerçekleştiğinde sigortalıya ödenmektedir. Zarar sigortalarında zenginleşme yasağı vardır ve bu sebeple sigorta değerinin sigorta bedelinden farklı olduğu durumlarda sigortalıya yapılacak ödeme tutarı değişmektedir. Hayat sigortalarında ise zenginleşme yasağı yoktur. Bu sebeple meblağ sigortası niteliği sebebiyle riziko gerçekleştiği zaman ödenecek tutar, poliçede belirtilen sigorta bedeli tutarıdır.[10]
4. Prim
Sigorta ettirenin sigortacıya ödemek durumunda olduğu sigorta ücreti primdir. Prim rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta ettirene ödenecek olan sigorta bedelini karşılamak üzere sigortacıya ödenen paradır. TTK m. 1430/2 gereğince sigorta priminin nakit olarak ödenmesi esastır. Öğretideki görüşlere göre mutlaka bir nakit ödeme yapılması şart değildir, kredi kartı ile yapılacak ödemeler de nakit olarak kabul edilir. Sigorta primi vaktinde ödenmediğinde sigortacının sözleşmeden cayma veya sözleşmeyi feshetme hakkı vardır [11]. TTK m. 1421’e göre sigortacının meydana gelen rizikonun sonucunda sorumluluğunun başlaması için sigorta ettirenin primi veya primin ilk taksitini ödemesi gerekmektedir.
Sigortacılık Kanunu m. 12’ de “Sigorta tarifeleri, sigortacılık esasına ve genel kabul görmüş aktüeryal tekniklere uygun olarak sigorta şirketleri tarafından serbestçe belirlenir.” denilerek sigorta tarifelerinde serbestlik tanınmıştır. Kaza sigortalarında primin belirlenmesinde ilgili madde gereğince serbestlik söz konusudur. Fakat yine ilgili madde gereği bir yıldan uzun süreli ferdi kaza sigortalarında gerekli görülen hallerde primin belirlenmesinin devlet tarafından onaya tabii tutulabileceği düzenlenmiştir.
III. TÜRK HUKUKUNDA KAZA SİGORTASININ SINIFLANDIRILMASI
Sigorta sözleşmelerinin öğretide mal varlığı sigortaları ve can sigortaları olmak üzere ikiye ayrıldığı görülmektedir. Kaza sigortası, TTK’da meblağ (can) sigortaları kapsamında düzenlenmiştir ve can sigortalarının bir alt türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaza sigortaları aynı zamanda hayat sigortasının özel bir türü olarak da düşünülebilir. Çünkü hayat sigortalarında da ölüm halinde bir teminat verilmektedir. Kaza sigortalarından farklı olarak hayat sigortalarında ölüm, bir hastalık ve buna bağlı bir kaza olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Her iki sigorta da can sigortası niteliğinde olması sebebiyle ilgili maddeler kıyas koluyla uygulanabilir.[12]
1. Ferdi ve Grup Kaza Sigortaları
Sözleşmede tek bir sigortalının kaza rizikosunun güvence altığına alındığı kaza sigortalarına bireysel kaza sigortası ya da ferdi kaza sigortası adı verilmektedir.[13] Tek bir sigorta sözleşmesinin birden fazla kişinin kazaya karşı güvence altına alındığı durumlarda ise grup kaza sigortası ya da kolektif kaza sigortası söz konusu olmaktadır.[14]
Ferdi kaza sigortaları, sigorta ettirenin kendisi için tek başına yaptırmış olduğu sigortalardır. Bu tür sigortalar, kişinin günlük hayatında karşılaşabileceği kazalara karşı güvence sağlamaktadır ve bu sigorta kapsamındaki rizikolar ferdi sigorta poliçesi ile belirlenmektedir.
Örnek verecek olursak, bir işçinin iş yerinde karşılaşabileceği kazalar veya bir sporcunun spor yaptığı sırada karşılaşabileceği sakatlıklar ferdi kaza sigortası kapsamında değerlendirilebilir.
TTK m. 1510’a göre, kaza sigortaları belirli bir kişi veya kişiler adına düzenlenebileceği gibi, bir heyet, topluluk veya grup lehine de yapılabilir. Grup kaza sigortalarında, belirli bir grup içerisinde bulunan bireylerin tek bir poliçe altında sigortalanması söz konusu olacaktır. Grup kaza sigortalarında, sigortalıların her birine teminat sağlanır ve grubun her üyesi sigorta kapsamındaki rizikolara karşı güvence altına alınmış olur. Burada tek bir sözleşme ile birçok kişiye sigorta yapılması söz konusudur.
Grup sigortalarından söz edilebilmesi için TTK m. 1510 gereği, TTK m.1496 hükmü kıyasen uygulanacaktır. Grup sigortasından bahsedilebilmesi için gruba dahil kişilerin en az on kişi olması ve grubun kimlerden oluştuğunun belirlenebilir olması gerekmektedir. TTK m. 1496/4 gereğince, sözleşme süresi içerisinde gruptan ayrılma durumunda, grup sigortası ile sağlanan teminat aksi hüküm kararlaştırılmamışsa, bireysel olarak devam ettirilebilecektir.[15]
2. Meblağ ve Gelir Ödemeli Kaza Sigortaları
Kaza sigortalarında taraflar sigorta bedelinin ödenme şekline karar verebilir.[16] Kaza sigortaları sigorta bedelinin ödenmesine göre meblağ ödemeli ve gelir ödemeli sigortalar şeklinde ikiye ayrılmaktadırlar.
Sigortacı ile sigorta ettiren aralarında bir anlaşma sağlayarak rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta bedelinin tek seferde ödeneceğini kararlaştırmışlarsa burada meblağ ödemeli kaza sigortası söz konusu olacaktır. Bu durumda sözleşme taraflar meblağ sigorta bedelini belirlemekle birlikte sigortacı, riziko gerçekleştiği durumda sigorta bedelinin fazla olduğuna dair bir itirazda bulunamaz ya da çifte sigorta olduğunu ileri süremez.[17]
Taraflar aralarında rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortacının ödemeyi tek seferde değil belirli aralıklarla düzenli gelir şeklinde ödemesini kararlaştırmışlarsa burada da gelir ödemeli kaza sigortası söz konusu olacaktır.[18] Gelir ödemeli kaza sigortalarında sigorta bedeli genellikle aylık veya yıllık olarak sigorta ettirene ödenmektedir. Burada özellikle iş göremezlik veya sürekli maluliyet gibi durumlarda sigorta ettirenin düzenli bir gelir sağlanması amaçlanmaktadır.
3. Zorunlu ve İsteğe (İhtiyari) Bağlı Kaza Sigortaları
Sigorta sözleşmeleri de borçlar hukuku sözleşmesinin bir türüdür. Bu sözleşmelerle aynı niteliktedir ve bu sözleşmelerle aynı kurallara tabiidir. Kural olarak sigorta sözleşmelerinde de sözleşme serbestisi vardır. Kaza sigortaları bakımından da aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde kaza sigortası ihtiyari nitelikte sigortadır. Bununla birlikte Sigortacılık Kanunu m. 13 gereğince, Cumhurbaşkanı, kamu yararı açısından gerekli gördüğü hallerde zorunlu sigorta getirilebilir. Zorunlu kaza sigortaları, sigorta ettiren ve sigortacının sorumluluklarını yasal çerçevede belirleyerek, toplumun güvenliğini sağlama amacı taşımaktadır ve asıl olan kamu yararının sağlanmasıdır.
Zorunlu sigortaların en temel özelliği özel sigortalarda geçerli olan doğrudan dava hakkı ve üçüncü kişi lehine sigorta hükümleri sayesinde, risk altında olan kişilerin sözleşmeden faydalanabilmesidir. Devlet, sıkça karşılaşılan kazaların sebep olduğu zararların karşılanması amacıyla belirli zorunlu kaza sigortalarını yürürlüğe koymuştur. Zorunlu kaza sigortasında, kişilerin uğradığı zararların belirlenmesi ve olası zararın karşılanmaması durumlarında yaşanılabilecek olası kayıpların önlenmesi hedeflenmiştir.[19]
Zorunlu kaza sigortalarına örnek olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası verilebilir. Kara Yolları Trafik Kanunu madde 91/4 gereğince “Geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araçlar trafikten menedilir” denilerek her aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına (Kısaca trafik sigortası) sahip olması gerektiği açıkça belirtilmiş olup, bir kazanın meydana gelmesi durumunda kişinin hem kendi mali durumu hem de kazaya maruz kalan üçüncü kişilere verilecek olan zararın güvence altına alınması sağlanmak istenmiştir.
Karayollarında kazaların artması ve otobüs yolcularının bu kazalar sonucunda zarara uğraması, ölmesi gibi olayların yaşanması sonucunda Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası getirilerek, zorunlu trafik sigortası haricinde otobüste yolculuk eden kişiler ve araç sürücüleri de güvence altına alınmak istenmiştir.[20]
IV. TÜRK HUKUKUNDA KAZA SİGORTASININ UNSURLARI
1. Ani Olma
Kazanın ilk unsuru ani olmasıdır. Kazanın aniden gerçekleşme unsuru kaza sigortalarını hayat ve sağlık sigortalarından ayıran en önemli özelliktir.[21] Geçerli bir sigorta sözleşmesinden ve sigorta menfaatinden söz edebilmek için öncelikle, sözleşmeye konu olacak olan rizikonun belirli olmaması ve bilinmemesi lazımdır. Yani kazanın aniden gerçekleşmesi, daha önceden belirlenebilir ya da bilinebilir bir sebebe dayanmaması gerekmektedir.[22]
2. Dışarıdan Bir Etki ile Gerçekleşme
Kaza sigortalarından bahsedebilmek için ani etkinin, aynı zamanda dışarıdan ayrı bir sebep ile gerçekleşmesi gerekmektedir. İnsanın kendi bedeninden kaynaklı bir sebep ile ortaya çıkan bir olayda kazadan söz etmek mümkün olmayacaktır. Dışarıdan gelen bu ani etki, çarpma, düşme, vurma gibi sebeplerle gerçekleşebilir.
3. İrade Dışı Gerçekleşme
Kişinin kendi iradesi ve bilincinde olarak gerçekleşen rizikolar sigorta kapsamında sayılmamaktadır. Kişinin bilerek gerçekleştirdiği hareketler kaza olarak nitelendirilemez. Kişi rizikonun oluşmasını ve bedeninde bir zarar meydana gelmesini istememelidir. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 5/d de kişinin kendisini isteyerek tehlikeye atması sigorta kapsamı dışında tutulmuştur. Fakat tehlikede bulunan kişinin kendisini veya mallarını kurtarmak maksadıyla yaptığı hareketler istisna olarak gösterilmiştir.[23]
4. Bedensel Zarar
Tüm bu sayılan unsurlara ek olarak insanın bedeninde bir zarar meydana gelmiş olmalıdır. Aynı zamanda zarar ile kaza arasında bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu zarar, sakatlık veya ölüm şeklinde gerçekleşebilir. Oluşan zarar kaza anında olabileceği gibi kaza anından sonra makul bir süre içerisinde de oluşabilir veya kazadan sonraki süreçte etkilerini göstermeye başlamış olabilir. Burada kazanın ani bir kaza olması beklenirken, bedensel zararın aniden oluşması beklenmemiştir. Önemli olan kaza ile zarar arasında bir illiyet bağının bulunmasıdır.[24]
V. KAZA SİGORTALARINDA KAZA SAYILAN HALLER VE KAZA SAYILMAYAN HALLER
1. Kaza Sayılan Haller
Bir kişinin iradesi dışında, dışarıdan bir etki ile beklenmedik şekilde oluşan tüm olaylar sigorta teminatı kapsamında sayılmaktadır. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 3’te hangi hallerin kaza sayılacağından bahsedilmiştir. Buna göre; “Birdenbire ve beklenilmeyen bir şekilde intişar eden gazların teneffüsü, yanıklardan ve ani bir hareket neticesinde adale ve sinirlerin incinmesi, burkulması ve kopması, yılan veya haşerat sokması neticesinde husule gelen zehirlenmeler, ısırılma neticesinde meydana gelen kuduzdan mütevellit vefat hali veya cismani arızalar” kaza hali olarak sayılmıştır.[25] Sayılan rizikoların kazanın unsurlarını içerdiği söylenebilir. Kazanın unsurlarını taşıyan her türlü riziko da kaza olarak kabul edilmelidir.[26]
2. Kaza Sayılmayan Haller
Kaza sayılmayan haller de yine Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları 4.madde de sayılmıştır. Buna göre; “her türlü hastalık ve sonuçların, sigortanın kapsamına giren bir kaza sonucunda olmadığı takdirde donma, güneş çarpması ve benzeri etkiler, intiharın veya intihara teşebbüsün, aşikâr sarhoşluğun, uyuşturucu madde kullanmanın, ilaç ve zararlı madde almanın, sigortanın kapsamına giren bir kaza sonucunda olmadığı takdirde ameliyatın ve her türlü ışın tatbik ve tedavisi sonucu meydana gelen ölüm veya sakatlıklar” kaza sayılmamaktadır.[27]
VI. KAZA SİGORTALARINDA TEMİNAT
Sigorta sözleşmesinde bahsedilen kaza rizikolarına karşı sigortalının kendisi veya sigorta ettiren kişi, ölüm, iş göremezlik, sürekli sakatlık veya kaza sonucu ortaya çıkan hastalık ve bu hastalıkların tedavisi gibi durumlarda belirli bir teminat ile güvence altındadır.[28] Teminat altına alınmış menfaatleri iki gruba ayırabiliriz. Bunlar, sigorta ettirenin kaza sonucunda uğrayacağı zarar ve sigorta ettirenin kaza nedeniyle üçüncü kişilere ödeyeceği tazminattır.[29]
1. Sigorta Ettirenin Kaza Sonucunda Uğrayacağı Zararlar
TTK m. 1508 hükmü gereğince sigorta ettiren kişinin, sigorta kapsamındaki bir olay sonucunda bedensel zarara uğraması durumunda bu zararın giderilmesi için eğer poliçede aksine bir hüküm bulunmuyorsa gerekli olan tüm masrafları sigortacı tarafından karşılanacaktır. Bu teminata ölüm veya sürekli sakat kalma hali dahildir. Aynı zamanda geçici bir iş görememezlik durumunda TTK m. 1507/2 ye göre poliçede yazılı süre ile sınırlı olmak üzere geçici iş görememezlik durumunun devam ettiği süre boyunca gündelik tazminat ödenir.[30]
2. Sigorta Ettirenin Kaza Nedeniyle Üçüncü Kişilere Ödeyeceği Tazminatlar
Sigorta ettirenin bir kazadan sorumlu olması durumunda ve bu kaza sonucunda üçüncü kişilere zarar vermesi halinde bu kişilere ödenecek olan tazminat tutarı sigorta sözleşmesinde yer alması koşulu ile sigorta teminatı kapsamındadır.[31]
Kaza sigortasında, sigortalının kaza sonucunda ölmesi durumunda ödenecek olan tazminat bedeli uğranılmış olan zarar belirlenmiş olan meblağdan daha fazla ise de poliçede belirlenmiş meblağ ile sınırlıdır. Sigorta şirketi poliçede belirtilen bedeli hak sahiplerine ödemesi durumunda sorumluluktan kurtulacaktır.[32]
3. Teminat Dışı Kalan Rizikolar
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 5’te teminat dışı kalan haller sayılmıştır. Bunlar; “savaş, savaş niteliğindeki harekât, isyan veya ayaklanma”, “grevlere, lokavt edilmiş işçi hareketlerine, kavgalara katılmak”, “cinayet işlemek ve buna teşebbüs etmek”, “tehlikeli hal dışında kendisini bilerek ve isteyerek tehlikeye maruz bırakmak”, “deprem, toprak kayması”, “nükleer rizikolar” teminat dışı haller olarak sıralanmıştır.[33] Bu maddeye göre riziko bedelinin belirlenemeyeceği ve belirlenmesinin mümkün olmadığı, sigortacının istatiksel olarak prim hesabı yapmasının zor olduğu durumlardır. Yukarıda sayılan bu durumlarda sözleşmede aksine düzenleme yapılamaz.[34]
Ancak bazı durumlarda aksine düzenleme yapılması mümkündür. Bu durumlar; “motosiklet ve takma motorlu bisiklet kullanmak”, “açık deniz balıkçılığı, vahşi hayvan avcılığı yapmak”, “dağlara ve yüksek tepelere tırmanma suretiyle yapılan dağcılık, kar veya buz üzerinde yapılan sporlar, binicilik, basketbol, futbol ile jimnastik hareketleri”, “her türlü spor karşılaşmaları ile sürat ve dayanıklılık yarışları”, “havada yolcu sıfatı dışında başka bir sıfatla uçuş” olarak sıralanmıştır.[35]
TTK m.1409/2’e göre “sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.”
VII. KAZA SİGORTALARINDA TARAFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Sigorta sözleşmesi, her iki tarafa da borç yükleyen ve sürekli bir borç ilişkisi doğuran sözleşmelerdendir. Bu sebeple sigorta ettiren taraf bir takım borç ve haklara sahip olurken, sigortacı da bir takım borç ve haklara sahip olmaktadır.[36] İki tarafa da borç yükleyen sözleşmeler genel olarak bir tarafa hak sağlarken diğer tarafa borç doğurmaktadır.[37] Sözleşmenin konusu ve amacını gerçekleştirmeye yönelik yükümlülükler asıl edim iken, asıl edimin yerine getirilmesine destek sağlayan unsurlar ise yan edim yükümlülüğünü oluşturmaktadır.[38]
1. Sigortacının Borçları
A. Rizikoyu Taşıma Borcu
TTK. m. 1421 gereğince, rizikoyu taşıma borcu sigortacının asli borcudur. Sigorta sözleşmesi kapsamında kabul edilen rizikonun meydana gelmesi halinde riziko taşıma borcu, sigorta bedelini ödeme borcu olmaktadır ve aktif hale gelmektedir.[39] Yine aynı maddede “taraflarca aksi kararlaştırılmadığı müddetçe primin veya ilk taksitinin ödenmesi” denilerek, riziko taşıma borcunun ne zaman başlayacağı belirtilmiştir. Sigortacının rizikoyu taşıma borcu, sözleşmede belirtilen süre ile sınırlıdır.[40]
B. Aydınlatma Borcu
Sigorta ilişkisi kurulacağı durumlarda, sözleşmenin kurulması veya sözleşmeye dair diğer özellikler hakkında aydınlatma yükümlülüğü vardır. TTK m. 1423 de bu hüküm altına alınmıştır. Yine 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 11/3 gereğince sigortacıya aydınlatma yükümlülüğü getirilmiştir.[41]
C. Sigorta Poliçesi Verme Borcu
Sigorta sözleşmesinin yapılmasından sonra sigorta şirketinin ilk yükümlülüğü sigorta poliçesi vermektir.[42] TTK. m. 1424/1 de sigorta poliçesi verme yükümlülüğü “Sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmi dört saat, diğer hâllerde on beş gün içinde, yetkililerce imzalanmış bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür. Sigortacı poliçenin geç verilmesinden doğan zarardan sorumludur” şeklinde açıklanmıştır.
Sigorta sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte, sigorta ettiren tarafın prim ödeme borcu doğmaktadır. Prim ödeme borcunun da sigorta poliçesinin teslim edilmesi ve geçerli bir sözleşmenin kurulmasıyla doğacağı söylenebilir. Primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmesi ile birlikte sigortacının riziko borcu doğmaktadır. Bu sebeple sigortacının sigorta ettirenin prim ödeme borcunun doğması için poliçeyi sigorta ettirene teslim etmesi gerekmektedir.[43]
D. Sigorta Tazminatını Ödeme Borcu
Sigortacının asli borcu, sözleşme dahilinde bir riziko meydana geldiğinde karşı tarafa sigorta tazminatı veya sigorta bedelini ödemektir.[44] Sigorta tazminatını ödeme borcunun doğması için; “rizikonun gerçekleşmiş olması”, “sigortaya konu menfaatin, riziko sonucunda zarara uğramış olması”, “rizikonun sigorta süresi içerisinde meydana gelmesi”, “sigorta ettirenin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi” şartlarının sağlanması gerekmektedir. Eğer oluşan zarar sigorta teminatı kapsamında değilse burada sigortacının borcundan bahsetmek mümkün olmayacaktır.[45]
E. Sigorta Ettirenin Borçları
Sigorta sözleşmesinden kaynaklanan sigorta ettirenin asli borcu prim ödeme borcudur. Bunun yanı sıra, sözleşme yapılırken doğru bilgi verme, rizikoyu ağırlaştırmama, ağırlaşan rizikoyu bildirme, rizikonun gerçekleştiğini bildirme ve sonrasında bilgi verme, araştırma yapılmasına izin verme gibi yükümlülüklerinin ise külfet niteliğinde olduğu söylenebilir.[46]
1. Prim Ödeme Borcu
Sigorta sözleşmesi kapsamında, sigorta ettirenin rizikoyu sigortacıya devretmesi karşılığında ödediği ücret sigorta primidir.[47] Sigortacının riziko taşıma borcunun karşı edimi, sigorta ettirenin prim ödeme borcudur. Sigorta sözleşmesi, taraflar arasında ilk prim borcunun ödenmesiyle başlayacak ve sigortacının sorumluluğu ve sağladığı güvence da ancak bu ödeme yapıldıktan sonra başlamış sayılacaktır.[48]
TTK 1430 ve TTK 1434. maddeleri arasında prim ödeme borcuna ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Bu maddelere göre, aksine bir hüküm bulunmuyorsa sigorta priminin peşin ödenmeli, eğer taraflar kendi aralarında prim borcunun taksitle ödeneceği konusunda anlaşmışlarsa ilk taksit sözleşme yapıldığı anda poliçenin teslimi karşılığında ödenmelidir. O halde prim ödeme borcu sözleşmenin kurulması ile doğacak, poliçenin teslimi ile muaccel hale gelecektir.[49]
Prim borcunun ödenmemesi iki farklı sonuç doğurmaktadır. İlki prim ödenmediği takdirde sigortacının riziko sorumluluğunun başlamayacak olmasıdır. Prim borcu ödenmeden önce rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortacının sorumluluğundan bahsedilemez. İkincisi ise primin ödenmemesi veya geç ödenmesi gibi bir durum söz konusu olduğunda, sigortacının sözleşmeyi feshetme ve cayma hakkının doğmasıdır.[50] Sigortacının cayma hakkını kullanabilmesi için prim borcunun hiç ödenmemiş veya tarafların kendi aralarında kararlaştırdıkları ilk taksitin ödenmemiş olması gerekmektedir. Fesih hakkının kullanılabilmesi içinse TTK m. 1434’e göre prim borcunun ilk taksitinin ödenmiş fakat sonrası taksitlerin zamanında ödenmemiş olması gerekmektedir.
2. Beyan Yükümlülüğü
Beyan yükümlülüğü, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünün karşılığıdır. Sözleşme öncesi beyan yükümlülüğü, TTK m. 1435 gereğince “sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.” Buradaki amaç, sigortacının güvence altına alacağı durumu önceden bilmesi ve buna göre hesaplamalar yaparak uygun bir prim belirlemesidir. Sigortacı elbette ki durumun koşullarını, niteliklerini göz önüne alacak ve buna göre rizikoyu üstlenecektir veya sözleşmeyi buna göre düzenleyecektir.
Sözleşme sırasındaki beyan yükümlülüğü ise TTK m. 1444 de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, sigorta ettirenin rizikoyu ağırlaştırması sonucunu doğuracak olaylar hakkında sigortacıya bu durumu bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Sigorta ettiren veya sigorta ettirenin izniyle bir başka kişi mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde bulunamaz.[51] Eğer bu durum sigorta ettirenin bilgisi dahilinde oluşmuş ise sigorta ettirenin bunu on güç içerisinde sigortacıya bildirmesi gerekmektedir.
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin yine bilgilendirme yükümlülüğü vardır. Sigorta ettiren TTK. 1446/1’e göre “sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirmelidir.”
Tüm bunlara ek olarak, sigorta ettirenin zararı önleme, azaltma yükümlülüğü TTK. m. 1448 de, bilgi verme ve araştırma yapılmasına müsaade etme yükümlülüğü TTK. m. 1447 de hüküm altına alınmıştır.
SONUÇ
Sigorta kavramı insan hayatında meydana gelebilecek riskleri, ekonomik açıdan güvence altına alma anlayışıyla ortaya çıkmıştır. Kaza sigortaları da aynı düşünce çerçevesinde gelişmiştir ve bireylere beklemedikleri bir olay karşısında finansal koruma sağlayarak, ekonomik zorlukları azaltma amacı taşımaktadır. TTK’da ve ilgili diğer mevzuatlarda kaza sigortaları detaylandırılmış ve sigorta taraflarına belirli hak ve yükümlülükler vermiştir. Kaza sigortalarının hukuki olarak düzenlenmesinde, sadece sigorta ettiren ve sigortacı değil genel toplum güvenliğinin sağlanması amaçlanarak kamusal bir yarar ve toplumun genel risk yönetiminin desteklenmesi sağlanmak istenmiştir. Kaza sigortaları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş ve sigorta sözleşmeleri kapsamında meblağ sigortası içerisinde yer almaktadır. Meblağ sigortası olduğundan da sigortacının rizikonun gerçekleşmesiyle birlikte sigorta poliçesinde belirtilen bedeli sigorta ettiren tarafa ödemekle mükelleftir. TTK m. 1509 gereğince kaza sigortaları, ani gelişen ölüm, sakatlık veya iş görememezlik gibi durumlar karşısında bireyin kendisini ve ailesini koruma altına almasını sağlayan bir güvence türü olarak tanımlanmıştır. Kaza sigortası sözleşmelerinin kurulmasıyla birlikte sözleşmede belirlenen prim borcunun sigorta ettiren tarafından sigortasına ödemesi ile birlikte sigortacının riziko taşıma yükümlülüğünden bahsedilebilecektir.
Sonuç olarak, kaza sigortaların kişilerin ve toplumun ekonomik açıdan güvenliğini sağlamaya yönelik sosyal bir güvence sistemidir. Türkiye’ de kaza sigortaları gün geçtikçe daha da gelişmiş, günümüzde geniş bir güven sistemi haline gelmiştir. Bu anlamda gelişen ekonomik ve sosyal yapı ile birlikte kaza sigortalarının zamanla daha önemli bir güven sistemi haline gelmesi öngörülebilmektedir.
[1] KENDER, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, 17. Baskı, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2021, s. 1.
[2] ÇEKER, Mustafa, 6102 Sayılı Ticaret Kanununa Göre Sigorta Hukuku, 12. Baskı, Adana, Karahan Kitabevi, 2015, s. 1-3.
[3] KENDER, s.19-20.
[4] ÇEKER, s. 10.
[5] ÇEKER, s. 340.
[6] ÇEKER, s. 2.
[7] ÇEKER, s. 3.
[8] ÇEKER, s. 64.
[9] AYHAN, Rıza / ÇAĞLAR, Hayrettin / ÖZDAMAR, Mehmet, Sigorta Hukuku, 6. Baskı, Ankara, 2021, s. 147.
[10] BOZKURT, Tamer, Sigorta Hukuku Ders Kitabı, 14. Baskı, Ankara, 2023, s. 47.
[11] ÇEKER, s. 66.
[12] KAYIHAN, Şaban / GÜNERGÖK, Özcan, Kaza Sigortaları, Dergipark, 2007021, s.3-4.
[13] AKGÜN, Evrim, Ferdi Kaza Sigortası Sözleşmesi, İstanbul, 2017, s. 29.
[14] ULAŞ, Işıl, Uygulamalı Can Sigortası Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2002, s. 174.
[15] ÇEKER, s. 338-340.
[16] ÜNEKBAŞ, Deniz, Kaza Sigortaları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Programlar Enstitüsü, İstanbul, 2024, s. 53.
[17] ULAŞ, s. 175.
[18] AKGÜN, s. 32.
[19] ÜNEKBAŞ, s. 120.
[20] ÜNEKBAŞ, s. 104.
[21] ULAŞ, s. 170.
[22] ÜNEKBAŞ, s. 57.
[23] ÜNEKBAŞ, s. 59.
[24] ULAŞ, s. 172-173.
[25] ÇEKER, s. 340.
[26] ÜNEKBAŞ, s. 62.
[27] ÇEKER, s. 341.
[28] ÜNEKBAŞ, s. 69.
[29] ÇEKER, s. 342.
[30] ÇEKER, s. 343.
[31] ÇEKER, s. 343.
[32] ÇEKER, s. 345.
[33] ÇEKER, s. 346.
[34] AKGÜN, s. 117.
[35] ÇEKER, s. 346.
[36] ÇEKER, s. 75.
[37] OĞUZMAN, M. Kemal / ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, İstanbul 2018, s. 45.
[38] KARA, Ethem, Sigortalanabilir Menfaat İlkesi, Ankara 2020, s. 193-195.
[39] KAYIHAN/GÜNERGÖK, s. 170.
[40] ÇEKER, s. 77.
[41] ÇEKER, s. 79.
[42] ÇEKER, s. 84.
[43] ÜNEKBAŞ, s. 163.
[44] ÜNEKBAŞ, s. 168.
[45] ÇEKER, s. 86.
[46] ÇEKER, s. 102.
[47] ÇEKER, s. 102-103.
[48] ÜNEKBAŞ, s. 175-176.
[49] ÜNEKBAŞ, s. 177.
[50] ÇEKER, s. 108.
[51] ÇEKER, s. 117.
GİRİŞ
Sigorta, insanların hayatlarında karşı karşıya kaldıkları zararın ve bu zarar karşısında kendilerini güvende hissetmek için zarar doğmadan bir önlemde bulunma ihtiyacından ortaya çıkmıştır.[1] Hayatın genel işleyişi göz önüne alındığında yaşanan birçok olumsuz durum karşısında insanlar tehlike ile karşılaşmaktadır. Bu tehlike ile doğan zararlar insanları ekonomik açıdan zor duruma sokmakta ve bu durum bireysel olarak karşılanamayacak masraflara yol açmaktadır. Böylelikle insanların zarar doğabilecek tehlikelerin (riziko) önlemini bireysel olarak karşılamak yerine, insanların ortak tehlikelere karşı bir araya gelerek yardımlaşma düşüncesi sigortayı ortaya çıkartmıştır.[2]
İnsanların bir arada yaşamaları ile birlikte eski zamanlardan beri sigorta kurumunun varlığına ihtiyaç duyulmuştur. Sigorta kavramı, eski zamanlarda deniz tehlikelerinin daha fazla olması sebebiyle ilk olarak denizcilik alanında ortaya çıkmıştır. Sonraki dönemlerde İngiltere’de yaşanan büyük Londra yangınıyla birlikte kara sigortalarına ihtiyaç duyulmuştur. Gelişen sosyal hayat ve ekonomik faaliyetler neticesinde sigorta kurumuna duyulan ihtiyaç artmıştır ve sigorta şirketleri kurulmaya başlanmıştır.[3]
Türkiye’de ise Osmanlı döneminde lonca ve ahilik teşkilatı “orta sandıkları” ile kişiler bir ihtiyaç doğrultusunda karşılıklı olarak yardımlaşmış ve karşı karşıya kaldıkları risklerden doğan zararı loncaya üye olan kişilerin ödemeleriyle biriktirilen ortak kasadan karşılamışlardır. Bu açıdan teşkilat ülkemizdeki ilk sigortacılık kurumu niteliğindedir. Sonrasında 1950’lerde hızla artan sanayi faaliyetleri, iş kazalarını buna bağlı olarak sigortaya olan ihtiyacı gündeme getirmiştir. Bunun yanında Türkiye’de sigorta kurumunun modern anlamda ortaya çıkması Avrupa’ya göre daha geç olmuştur. 1870 yılında Beyoğlu’nda meydana gelen yangın sonucunda sigorta kavramı ülkemize girmiş ve ilk sigorta şirketi bu dönemden sonra kurulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise sigorta “Sigortacılık Kanunu” ve “Türk Ticaret Kanunu” olmak üzere iki farklı kanunla düzenlenmiştir. Sigortacılık Kanunu sigorta şirketlerinin kurulmasını ve denetlenmesi, Türk Ticaret Kanunu ise sigorta sözleşmelerini ele almaktadır. Son olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile sigorta hukukuna yönelik önemli değişiklikler yapılmıştır.[4]
Günümüzde sigorta kurumu, ekonomik ve sosyal hayatta güven duygusunu uyandıran bir sistem haline gelmiştir. Ekonomik riskleri önlemek amacıyla sigorta yaptırmak, olası zararlara karşı kişilerin güvende hissetmesini sağlamaktadır. Sigorta, kişilerin bireysel olarak üstlenemeyeceği büyük risklerin, toplumsal dayanışma ile paylaştırılması prensibine dayandığı için daha da önemli hale gelmiştir.
Bu bağlamda sigorta türleri de zamanla gelişmiştir. Hayat, sağlık, iş, araç gibi birçok farklı alanda sigorta alanları ortaya çıkmıştır. Bu sigorta alanları arasında yer alan kaza sigortaları, bireylerin günlük hayatlarında karşılaşabileceği çeşitli kaza risklerine karşı ekonomik güvence sağlamaktadır. Bu yazıda kaza sigortaları hukuki açıdan kapsamı ve niteliği incelenecektir.
I. KAZA SİGORTASININ TANIMI VE HUKUKİ DAYANAKLARI
Kaza sigortaları belirli primin sigorta ettiren tarafından ödenmesi karşılığında, uğrayacağı kaza sonucunda meydana gelen ölüm, geçici veya sürekli sakatlık durumu veya iş göremezlik halleri için güvence sağlayan bir can sigortası şeklidir.[5] Türk Ticaret Kanunu madde 1509 gereği kaza sigortaları, sigorta ettirenin veya üçüncü şahısların maruz kalabileceği kazalara karşı yapılmaktadır. TTK m. 1507/1’e göre “kaza sigortası, belirli bir prim karşılığında sigortalının uğrayacağı kaza sonucu ölüm, geçici veya sürekli engellilik ya da iş göremezlik halleri için sigorta teminatı sağlar. Ölüm, ani olarak veya kaza tarihinden itibaren en çok bir yıl içinde gerçekleşmiş ise sigorta bedeli sigorta ettirene veya onun tarafından belirlenmiş kişiye ödenir.”
Kaza sigortası sigorta ettiren ve sigortacı arasında yapılan bir sözleşmedir. Kaza sigortası sözleşmesinde sigortacının riziko gerçekleştiğinde tazminat ödemesi taahhüdü, sigorta ettiren kişinin ise prim ödeme yükümlülüğü vardır. Kaza sigortası sözleşmesinin var olabilmesi için sigorta menfaati, riziko, sigorta bedeli ve prim şartlarının var olması gerekmektedir.
Kaza sigortasının hukuki dayanağı, sigorta ettirenin ihtiyaç duyduğu güvenlik ve hayatta karşılaşabileceği risklere karşı kendisini koruma ihtiyacıdır.
II. SİGORTANIN TEMEL UNSURLARI VE HUKUKİ TEMELİ
Sigorta, aynı veya benzer tehlikelere maruz kalmış insanların bir araya getirilerek bu insanlardan alınan primler ile rizikonun gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkacak olan ihtiyacın karşılanmasına yönelik bağımsız ve hukuki bir düzenlemedir.[6] Sigorta sözleşmesinin var olabilmesi için sigorta menfaati, riziko, sigorta bedeli ve prim şartlarının var olması gerekmektedir.
1. Riziko Kavramı
Riziko kavramı, zararın meydana gelebileceği olaylar olarak nitelendirilebilir. Bununla beraber her zarar bir riziko değildir, rizikodan bahsedebilmek için zararın önceden belirlenemeyen bir zarar olması ve beklenmeyen bir anda oluşması gerekmektedir. Kısaca sigortadan bir menfaat sağlanabilmesi için rizikonun oluşmuş olması veya ilerde oluşabilecek bir ihtimalin bulunması aynı zamanda bunun belirlenemeyecek bir zamanda meydana gelmesi gerekmektedir.[7]
2. Sigorta Menfaati
Sigortadan bahsedebilmek için sigorta eden kurum ile sigorta ettiren kişi arasında bir sigorta menfaati oluşması gerekmektedir.[8] Kaza sigortalarında ise bireyin canı, beden bütünlüğü ve sağlığı sigortalanabilir menfaati oluşturmaktadır. Hayat sigortalarında ve ferdi kaza sigortalarında, kişinin hayatı üzerinde sınırı olmayan bir menfaatin varlığından söz etmek mümkündür.
Türk Ticaret Kanunu madde 1408’ e göre sigorta sözleşmesinin yapılmasında sigortalanan bir menfaat yoksa sigorta sözleşmesi yok hükmündedir. Yine sözleşme yapıldığı anda var olan fakat sonradan menfaatin ortadan kalktığı durumlarda da sözleşme menfaatin sona ermesiyle birlikte geçersiz olacaktır. Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere menfaat ilkesi sigorta sözleşmeleri için geçerlilik şartıdır.[9]
3. Sigorta Bedeli
Sigorta bedeli, sigortanın gerçekleşmesi halinde sigorta bedelini geçmeyecek şekilde sigortalıya ödenecek olan azami tutardır. Bu tutar sigorta poliçesinde belirtilen miktar üzerinden belirlenmekte ve riziko gerçekleştiğinde sigortalıya ödenmektedir. Zarar sigortalarında zenginleşme yasağı vardır ve bu sebeple sigorta değerinin sigorta bedelinden farklı olduğu durumlarda sigortalıya yapılacak ödeme tutarı değişmektedir. Hayat sigortalarında ise zenginleşme yasağı yoktur. Bu sebeple meblağ sigortası niteliği sebebiyle riziko gerçekleştiği zaman ödenecek tutar, poliçede belirtilen sigorta bedeli tutarıdır.[10]
4. Prim
Sigorta ettirenin sigortacıya ödemek durumunda olduğu sigorta ücreti primdir. Prim rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta ettirene ödenecek olan sigorta bedelini karşılamak üzere sigortacıya ödenen paradır. TTK m. 1430/2 gereğince sigorta priminin nakit olarak ödenmesi esastır. Öğretideki görüşlere göre mutlaka bir nakit ödeme yapılması şart değildir, kredi kartı ile yapılacak ödemeler de nakit olarak kabul edilir. Sigorta primi vaktinde ödenmediğinde sigortacının sözleşmeden cayma veya sözleşmeyi feshetme hakkı vardır [11]. TTK m. 1421’e göre sigortacının meydana gelen rizikonun sonucunda sorumluluğunun başlaması için sigorta ettirenin primi veya primin ilk taksitini ödemesi gerekmektedir.
Sigortacılık Kanunu m. 12’ de “Sigorta tarifeleri, sigortacılık esasına ve genel kabul görmüş aktüeryal tekniklere uygun olarak sigorta şirketleri tarafından serbestçe belirlenir.” denilerek sigorta tarifelerinde serbestlik tanınmıştır. Kaza sigortalarında primin belirlenmesinde ilgili madde gereğince serbestlik söz konusudur. Fakat yine ilgili madde gereği bir yıldan uzun süreli ferdi kaza sigortalarında gerekli görülen hallerde primin belirlenmesinin devlet tarafından onaya tabii tutulabileceği düzenlenmiştir.
III. TÜRK HUKUKUNDA KAZA SİGORTASININ SINIFLANDIRILMASI
Sigorta sözleşmelerinin öğretide mal varlığı sigortaları ve can sigortaları olmak üzere ikiye ayrıldığı görülmektedir. Kaza sigortası, TTK’da meblağ (can) sigortaları kapsamında düzenlenmiştir ve can sigortalarının bir alt türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaza sigortaları aynı zamanda hayat sigortasının özel bir türü olarak da düşünülebilir. Çünkü hayat sigortalarında da ölüm halinde bir teminat verilmektedir. Kaza sigortalarından farklı olarak hayat sigortalarında ölüm, bir hastalık ve buna bağlı bir kaza olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Her iki sigorta da can sigortası niteliğinde olması sebebiyle ilgili maddeler kıyas koluyla uygulanabilir.[12]
1. Ferdi ve Grup Kaza Sigortaları
Sözleşmede tek bir sigortalının kaza rizikosunun güvence altığına alındığı kaza sigortalarına bireysel kaza sigortası ya da ferdi kaza sigortası adı verilmektedir.[13] Tek bir sigorta sözleşmesinin birden fazla kişinin kazaya karşı güvence altına alındığı durumlarda ise grup kaza sigortası ya da kolektif kaza sigortası söz konusu olmaktadır.[14]
Ferdi kaza sigortaları, sigorta ettirenin kendisi için tek başına yaptırmış olduğu sigortalardır. Bu tür sigortalar, kişinin günlük hayatında karşılaşabileceği kazalara karşı güvence sağlamaktadır ve bu sigorta kapsamındaki rizikolar ferdi sigorta poliçesi ile belirlenmektedir.
Örnek verecek olursak, bir işçinin iş yerinde karşılaşabileceği kazalar veya bir sporcunun spor yaptığı sırada karşılaşabileceği sakatlıklar ferdi kaza sigortası kapsamında değerlendirilebilir.
TTK m. 1510’a göre, kaza sigortaları belirli bir kişi veya kişiler adına düzenlenebileceği gibi, bir heyet, topluluk veya grup lehine de yapılabilir. Grup kaza sigortalarında, belirli bir grup içerisinde bulunan bireylerin tek bir poliçe altında sigortalanması söz konusu olacaktır. Grup kaza sigortalarında, sigortalıların her birine teminat sağlanır ve grubun her üyesi sigorta kapsamındaki rizikolara karşı güvence altına alınmış olur. Burada tek bir sözleşme ile birçok kişiye sigorta yapılması söz konusudur.
Grup sigortalarından söz edilebilmesi için TTK m. 1510 gereği, TTK m.1496 hükmü kıyasen uygulanacaktır. Grup sigortasından bahsedilebilmesi için gruba dahil kişilerin en az on kişi olması ve grubun kimlerden oluştuğunun belirlenebilir olması gerekmektedir. TTK m. 1496/4 gereğince, sözleşme süresi içerisinde gruptan ayrılma durumunda, grup sigortası ile sağlanan teminat aksi hüküm kararlaştırılmamışsa, bireysel olarak devam ettirilebilecektir.[15]
2. Meblağ ve Gelir Ödemeli Kaza Sigortaları
Kaza sigortalarında taraflar sigorta bedelinin ödenme şekline karar verebilir.[16] Kaza sigortaları sigorta bedelinin ödenmesine göre meblağ ödemeli ve gelir ödemeli sigortalar şeklinde ikiye ayrılmaktadırlar.
Sigortacı ile sigorta ettiren aralarında bir anlaşma sağlayarak rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta bedelinin tek seferde ödeneceğini kararlaştırmışlarsa burada meblağ ödemeli kaza sigortası söz konusu olacaktır. Bu durumda sözleşme taraflar meblağ sigorta bedelini belirlemekle birlikte sigortacı, riziko gerçekleştiği durumda sigorta bedelinin fazla olduğuna dair bir itirazda bulunamaz ya da çifte sigorta olduğunu ileri süremez.[17]
Taraflar aralarında rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortacının ödemeyi tek seferde değil belirli aralıklarla düzenli gelir şeklinde ödemesini kararlaştırmışlarsa burada da gelir ödemeli kaza sigortası söz konusu olacaktır.[18] Gelir ödemeli kaza sigortalarında sigorta bedeli genellikle aylık veya yıllık olarak sigorta ettirene ödenmektedir. Burada özellikle iş göremezlik veya sürekli maluliyet gibi durumlarda sigorta ettirenin düzenli bir gelir sağlanması amaçlanmaktadır.
3. Zorunlu ve İsteğe (İhtiyari) Bağlı Kaza Sigortaları
Sigorta sözleşmeleri de borçlar hukuku sözleşmesinin bir türüdür. Bu sözleşmelerle aynı niteliktedir ve bu sözleşmelerle aynı kurallara tabiidir. Kural olarak sigorta sözleşmelerinde de sözleşme serbestisi vardır. Kaza sigortaları bakımından da aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde kaza sigortası ihtiyari nitelikte sigortadır. Bununla birlikte Sigortacılık Kanunu m. 13 gereğince, Cumhurbaşkanı, kamu yararı açısından gerekli gördüğü hallerde zorunlu sigorta getirilebilir. Zorunlu kaza sigortaları, sigorta ettiren ve sigortacının sorumluluklarını yasal çerçevede belirleyerek, toplumun güvenliğini sağlama amacı taşımaktadır ve asıl olan kamu yararının sağlanmasıdır.
Zorunlu sigortaların en temel özelliği özel sigortalarda geçerli olan doğrudan dava hakkı ve üçüncü kişi lehine sigorta hükümleri sayesinde, risk altında olan kişilerin sözleşmeden faydalanabilmesidir. Devlet, sıkça karşılaşılan kazaların sebep olduğu zararların karşılanması amacıyla belirli zorunlu kaza sigortalarını yürürlüğe koymuştur. Zorunlu kaza sigortasında, kişilerin uğradığı zararların belirlenmesi ve olası zararın karşılanmaması durumlarında yaşanılabilecek olası kayıpların önlenmesi hedeflenmiştir.[19]
Zorunlu kaza sigortalarına örnek olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası verilebilir. Kara Yolları Trafik Kanunu madde 91/4 gereğince “Geçerli teminat tutarları üzerinden zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araçlar trafikten menedilir” denilerek her aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına (Kısaca trafik sigortası) sahip olması gerektiği açıkça belirtilmiş olup, bir kazanın meydana gelmesi durumunda kişinin hem kendi mali durumu hem de kazaya maruz kalan üçüncü kişilere verilecek olan zararın güvence altına alınması sağlanmak istenmiştir.
Karayollarında kazaların artması ve otobüs yolcularının bu kazalar sonucunda zarara uğraması, ölmesi gibi olayların yaşanması sonucunda Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası getirilerek, zorunlu trafik sigortası haricinde otobüste yolculuk eden kişiler ve araç sürücüleri de güvence altına alınmak istenmiştir.[20]
IV. TÜRK HUKUKUNDA KAZA SİGORTASININ UNSURLARI
1. Ani Olma
Kazanın ilk unsuru ani olmasıdır. Kazanın aniden gerçekleşme unsuru kaza sigortalarını hayat ve sağlık sigortalarından ayıran en önemli özelliktir.[21] Geçerli bir sigorta sözleşmesinden ve sigorta menfaatinden söz edebilmek için öncelikle, sözleşmeye konu olacak olan rizikonun belirli olmaması ve bilinmemesi lazımdır. Yani kazanın aniden gerçekleşmesi, daha önceden belirlenebilir ya da bilinebilir bir sebebe dayanmaması gerekmektedir.[22]
2. Dışarıdan Bir Etki ile Gerçekleşme
Kaza sigortalarından bahsedebilmek için ani etkinin, aynı zamanda dışarıdan ayrı bir sebep ile gerçekleşmesi gerekmektedir. İnsanın kendi bedeninden kaynaklı bir sebep ile ortaya çıkan bir olayda kazadan söz etmek mümkün olmayacaktır. Dışarıdan gelen bu ani etki, çarpma, düşme, vurma gibi sebeplerle gerçekleşebilir.
3. İrade Dışı Gerçekleşme
Kişinin kendi iradesi ve bilincinde olarak gerçekleşen rizikolar sigorta kapsamında sayılmamaktadır. Kişinin bilerek gerçekleştirdiği hareketler kaza olarak nitelendirilemez. Kişi rizikonun oluşmasını ve bedeninde bir zarar meydana gelmesini istememelidir. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 5/d de kişinin kendisini isteyerek tehlikeye atması sigorta kapsamı dışında tutulmuştur. Fakat tehlikede bulunan kişinin kendisini veya mallarını kurtarmak maksadıyla yaptığı hareketler istisna olarak gösterilmiştir.[23]
4. Bedensel Zarar
Tüm bu sayılan unsurlara ek olarak insanın bedeninde bir zarar meydana gelmiş olmalıdır. Aynı zamanda zarar ile kaza arasında bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu zarar, sakatlık veya ölüm şeklinde gerçekleşebilir. Oluşan zarar kaza anında olabileceği gibi kaza anından sonra makul bir süre içerisinde de oluşabilir veya kazadan sonraki süreçte etkilerini göstermeye başlamış olabilir. Burada kazanın ani bir kaza olması beklenirken, bedensel zararın aniden oluşması beklenmemiştir. Önemli olan kaza ile zarar arasında bir illiyet bağının bulunmasıdır.[24]
V. KAZA SİGORTALARINDA KAZA SAYILAN HALLER VE KAZA SAYILMAYAN HALLER
1. Kaza Sayılan Haller
Bir kişinin iradesi dışında, dışarıdan bir etki ile beklenmedik şekilde oluşan tüm olaylar sigorta teminatı kapsamında sayılmaktadır. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 3’te hangi hallerin kaza sayılacağından bahsedilmiştir. Buna göre; “Birdenbire ve beklenilmeyen bir şekilde intişar eden gazların teneffüsü, yanıklardan ve ani bir hareket neticesinde adale ve sinirlerin incinmesi, burkulması ve kopması, yılan veya haşerat sokması neticesinde husule gelen zehirlenmeler, ısırılma neticesinde meydana gelen kuduzdan mütevellit vefat hali veya cismani arızalar” kaza hali olarak sayılmıştır.[25] Sayılan rizikoların kazanın unsurlarını içerdiği söylenebilir. Kazanın unsurlarını taşıyan her türlü riziko da kaza olarak kabul edilmelidir.[26]
2. Kaza Sayılmayan Haller
Kaza sayılmayan haller de yine Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları 4.madde de sayılmıştır. Buna göre; “her türlü hastalık ve sonuçların, sigortanın kapsamına giren bir kaza sonucunda olmadığı takdirde donma, güneş çarpması ve benzeri etkiler, intiharın veya intihara teşebbüsün, aşikâr sarhoşluğun, uyuşturucu madde kullanmanın, ilaç ve zararlı madde almanın, sigortanın kapsamına giren bir kaza sonucunda olmadığı takdirde ameliyatın ve her türlü ışın tatbik ve tedavisi sonucu meydana gelen ölüm veya sakatlıklar” kaza sayılmamaktadır.[27]
VI. KAZA SİGORTALARINDA TEMİNAT
Sigorta sözleşmesinde bahsedilen kaza rizikolarına karşı sigortalının kendisi veya sigorta ettiren kişi, ölüm, iş göremezlik, sürekli sakatlık veya kaza sonucu ortaya çıkan hastalık ve bu hastalıkların tedavisi gibi durumlarda belirli bir teminat ile güvence altındadır.[28] Teminat altına alınmış menfaatleri iki gruba ayırabiliriz. Bunlar, sigorta ettirenin kaza sonucunda uğrayacağı zarar ve sigorta ettirenin kaza nedeniyle üçüncü kişilere ödeyeceği tazminattır.[29]
1. Sigorta Ettirenin Kaza Sonucunda Uğrayacağı Zararlar
TTK m. 1508 hükmü gereğince sigorta ettiren kişinin, sigorta kapsamındaki bir olay sonucunda bedensel zarara uğraması durumunda bu zararın giderilmesi için eğer poliçede aksine bir hüküm bulunmuyorsa gerekli olan tüm masrafları sigortacı tarafından karşılanacaktır. Bu teminata ölüm veya sürekli sakat kalma hali dahildir. Aynı zamanda geçici bir iş görememezlik durumunda TTK m. 1507/2 ye göre poliçede yazılı süre ile sınırlı olmak üzere geçici iş görememezlik durumunun devam ettiği süre boyunca gündelik tazminat ödenir.[30]
2. Sigorta Ettirenin Kaza Nedeniyle Üçüncü Kişilere Ödeyeceği Tazminatlar
Sigorta ettirenin bir kazadan sorumlu olması durumunda ve bu kaza sonucunda üçüncü kişilere zarar vermesi halinde bu kişilere ödenecek olan tazminat tutarı sigorta sözleşmesinde yer alması koşulu ile sigorta teminatı kapsamındadır.[31]
Kaza sigortasında, sigortalının kaza sonucunda ölmesi durumunda ödenecek olan tazminat bedeli uğranılmış olan zarar belirlenmiş olan meblağdan daha fazla ise de poliçede belirlenmiş meblağ ile sınırlıdır. Sigorta şirketi poliçede belirtilen bedeli hak sahiplerine ödemesi durumunda sorumluluktan kurtulacaktır.[32]
3. Teminat Dışı Kalan Rizikolar
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 5’te teminat dışı kalan haller sayılmıştır. Bunlar; “savaş, savaş niteliğindeki harekât, isyan veya ayaklanma”, “grevlere, lokavt edilmiş işçi hareketlerine, kavgalara katılmak”, “cinayet işlemek ve buna teşebbüs etmek”, “tehlikeli hal dışında kendisini bilerek ve isteyerek tehlikeye maruz bırakmak”, “deprem, toprak kayması”, “nükleer rizikolar” teminat dışı haller olarak sıralanmıştır.[33] Bu maddeye göre riziko bedelinin belirlenemeyeceği ve belirlenmesinin mümkün olmadığı, sigortacının istatiksel olarak prim hesabı yapmasının zor olduğu durumlardır. Yukarıda sayılan bu durumlarda sözleşmede aksine düzenleme yapılamaz.[34]
Ancak bazı durumlarda aksine düzenleme yapılması mümkündür. Bu durumlar; “motosiklet ve takma motorlu bisiklet kullanmak”, “açık deniz balıkçılığı, vahşi hayvan avcılığı yapmak”, “dağlara ve yüksek tepelere tırmanma suretiyle yapılan dağcılık, kar veya buz üzerinde yapılan sporlar, binicilik, basketbol, futbol ile jimnastik hareketleri”, “her türlü spor karşılaşmaları ile sürat ve dayanıklılık yarışları”, “havada yolcu sıfatı dışında başka bir sıfatla uçuş” olarak sıralanmıştır.[35]
TTK m.1409/2’e göre “sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.”
VII. KAZA SİGORTALARINDA TARAFLARIN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Sigorta sözleşmesi, her iki tarafa da borç yükleyen ve sürekli bir borç ilişkisi doğuran sözleşmelerdendir. Bu sebeple sigorta ettiren taraf bir takım borç ve haklara sahip olurken, sigortacı da bir takım borç ve haklara sahip olmaktadır.[36] İki tarafa da borç yükleyen sözleşmeler genel olarak bir tarafa hak sağlarken diğer tarafa borç doğurmaktadır.[37] Sözleşmenin konusu ve amacını gerçekleştirmeye yönelik yükümlülükler asıl edim iken, asıl edimin yerine getirilmesine destek sağlayan unsurlar ise yan edim yükümlülüğünü oluşturmaktadır.[38]
1. Sigortacının Borçları
A. Rizikoyu Taşıma Borcu
TTK. m. 1421 gereğince, rizikoyu taşıma borcu sigortacının asli borcudur. Sigorta sözleşmesi kapsamında kabul edilen rizikonun meydana gelmesi halinde riziko taşıma borcu, sigorta bedelini ödeme borcu olmaktadır ve aktif hale gelmektedir.[39] Yine aynı maddede “taraflarca aksi kararlaştırılmadığı müddetçe primin veya ilk taksitinin ödenmesi” denilerek, riziko taşıma borcunun ne zaman başlayacağı belirtilmiştir. Sigortacının rizikoyu taşıma borcu, sözleşmede belirtilen süre ile sınırlıdır.[40]
B. Aydınlatma Borcu
Sigorta ilişkisi kurulacağı durumlarda, sözleşmenin kurulması veya sözleşmeye dair diğer özellikler hakkında aydınlatma yükümlülüğü vardır. TTK m. 1423 de bu hüküm altına alınmıştır. Yine 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 11/3 gereğince sigortacıya aydınlatma yükümlülüğü getirilmiştir.[41]
C. Sigorta Poliçesi Verme Borcu
Sigorta sözleşmesinin yapılmasından sonra sigorta şirketinin ilk yükümlülüğü sigorta poliçesi vermektir.[42] TTK. m. 1424/1 de sigorta poliçesi verme yükümlülüğü “Sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmi dört saat, diğer hâllerde on beş gün içinde, yetkililerce imzalanmış bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür. Sigortacı poliçenin geç verilmesinden doğan zarardan sorumludur” şeklinde açıklanmıştır.
Sigorta sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte, sigorta ettiren tarafın prim ödeme borcu doğmaktadır. Prim ödeme borcunun da sigorta poliçesinin teslim edilmesi ve geçerli bir sözleşmenin kurulmasıyla doğacağı söylenebilir. Primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmesi ile birlikte sigortacının riziko borcu doğmaktadır. Bu sebeple sigortacının sigorta ettirenin prim ödeme borcunun doğması için poliçeyi sigorta ettirene teslim etmesi gerekmektedir.[43]
D. Sigorta Tazminatını Ödeme Borcu
Sigortacının asli borcu, sözleşme dahilinde bir riziko meydana geldiğinde karşı tarafa sigorta tazminatı veya sigorta bedelini ödemektir.[44] Sigorta tazminatını ödeme borcunun doğması için; “rizikonun gerçekleşmiş olması”, “sigortaya konu menfaatin, riziko sonucunda zarara uğramış olması”, “rizikonun sigorta süresi içerisinde meydana gelmesi”, “sigorta ettirenin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi” şartlarının sağlanması gerekmektedir. Eğer oluşan zarar sigorta teminatı kapsamında değilse burada sigortacının borcundan bahsetmek mümkün olmayacaktır.[45]
E. Sigorta Ettirenin Borçları
Sigorta sözleşmesinden kaynaklanan sigorta ettirenin asli borcu prim ödeme borcudur. Bunun yanı sıra, sözleşme yapılırken doğru bilgi verme, rizikoyu ağırlaştırmama, ağırlaşan rizikoyu bildirme, rizikonun gerçekleştiğini bildirme ve sonrasında bilgi verme, araştırma yapılmasına izin verme gibi yükümlülüklerinin ise külfet niteliğinde olduğu söylenebilir.[46]
1. Prim Ödeme Borcu
Sigorta sözleşmesi kapsamında, sigorta ettirenin rizikoyu sigortacıya devretmesi karşılığında ödediği ücret sigorta primidir.[47] Sigortacının riziko taşıma borcunun karşı edimi, sigorta ettirenin prim ödeme borcudur. Sigorta sözleşmesi, taraflar arasında ilk prim borcunun ödenmesiyle başlayacak ve sigortacının sorumluluğu ve sağladığı güvence da ancak bu ödeme yapıldıktan sonra başlamış sayılacaktır.[48]
TTK 1430 ve TTK 1434. maddeleri arasında prim ödeme borcuna ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Bu maddelere göre, aksine bir hüküm bulunmuyorsa sigorta priminin peşin ödenmeli, eğer taraflar kendi aralarında prim borcunun taksitle ödeneceği konusunda anlaşmışlarsa ilk taksit sözleşme yapıldığı anda poliçenin teslimi karşılığında ödenmelidir. O halde prim ödeme borcu sözleşmenin kurulması ile doğacak, poliçenin teslimi ile muaccel hale gelecektir.[49]
Prim borcunun ödenmemesi iki farklı sonuç doğurmaktadır. İlki prim ödenmediği takdirde sigortacının riziko sorumluluğunun başlamayacak olmasıdır. Prim borcu ödenmeden önce rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortacının sorumluluğundan bahsedilemez. İkincisi ise primin ödenmemesi veya geç ödenmesi gibi bir durum söz konusu olduğunda, sigortacının sözleşmeyi feshetme ve cayma hakkının doğmasıdır.[50] Sigortacının cayma hakkını kullanabilmesi için prim borcunun hiç ödenmemiş veya tarafların kendi aralarında kararlaştırdıkları ilk taksitin ödenmemiş olması gerekmektedir. Fesih hakkının kullanılabilmesi içinse TTK m. 1434’e göre prim borcunun ilk taksitinin ödenmiş fakat sonrası taksitlerin zamanında ödenmemiş olması gerekmektedir.
2. Beyan Yükümlülüğü
Beyan yükümlülüğü, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünün karşılığıdır. Sözleşme öncesi beyan yükümlülüğü, TTK m. 1435 gereğince “sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.” Buradaki amaç, sigortacının güvence altına alacağı durumu önceden bilmesi ve buna göre hesaplamalar yaparak uygun bir prim belirlemesidir. Sigortacı elbette ki durumun koşullarını, niteliklerini göz önüne alacak ve buna göre rizikoyu üstlenecektir veya sözleşmeyi buna göre düzenleyecektir.
Sözleşme sırasındaki beyan yükümlülüğü ise TTK m. 1444 de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, sigorta ettirenin rizikoyu ağırlaştırması sonucunu doğuracak olaylar hakkında sigortacıya bu durumu bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Sigorta ettiren veya sigorta ettirenin izniyle bir başka kişi mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde bulunamaz.[51] Eğer bu durum sigorta ettirenin bilgisi dahilinde oluşmuş ise sigorta ettirenin bunu on güç içerisinde sigortacıya bildirmesi gerekmektedir.
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin yine bilgilendirme yükümlülüğü vardır. Sigorta ettiren TTK. 1446/1’e göre “sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirmelidir.”
Tüm bunlara ek olarak, sigorta ettirenin zararı önleme, azaltma yükümlülüğü TTK. m. 1448 de, bilgi verme ve araştırma yapılmasına müsaade etme yükümlülüğü TTK. m. 1447 de hüküm altına alınmıştır.
SONUÇ
Sigorta kavramı insan hayatında meydana gelebilecek riskleri, ekonomik açıdan güvence altına alma anlayışıyla ortaya çıkmıştır. Kaza sigortaları da aynı düşünce çerçevesinde gelişmiştir ve bireylere beklemedikleri bir olay karşısında finansal koruma sağlayarak, ekonomik zorlukları azaltma amacı taşımaktadır. TTK’da ve ilgili diğer mevzuatlarda kaza sigortaları detaylandırılmış ve sigorta taraflarına belirli hak ve yükümlülükler vermiştir. Kaza sigortalarının hukuki olarak düzenlenmesinde, sadece sigorta ettiren ve sigortacı değil genel toplum güvenliğinin sağlanması amaçlanarak kamusal bir yarar ve toplumun genel risk yönetiminin desteklenmesi sağlanmak istenmiştir. Kaza sigortaları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş ve sigorta sözleşmeleri kapsamında meblağ sigortası içerisinde yer almaktadır. Meblağ sigortası olduğundan da sigortacının rizikonun gerçekleşmesiyle birlikte sigorta poliçesinde belirtilen bedeli sigorta ettiren tarafa ödemekle mükelleftir. TTK m. 1509 gereğince kaza sigortaları, ani gelişen ölüm, sakatlık veya iş görememezlik gibi durumlar karşısında bireyin kendisini ve ailesini koruma altına almasını sağlayan bir güvence türü olarak tanımlanmıştır. Kaza sigortası sözleşmelerinin kurulmasıyla birlikte sözleşmede belirlenen prim borcunun sigorta ettiren tarafından sigortasına ödemesi ile birlikte sigortacının riziko taşıma yükümlülüğünden bahsedilebilecektir.
Sonuç olarak, kaza sigortaların kişilerin ve toplumun ekonomik açıdan güvenliğini sağlamaya yönelik sosyal bir güvence sistemidir. Türkiye’ de kaza sigortaları gün geçtikçe daha da gelişmiş, günümüzde geniş bir güven sistemi haline gelmiştir. Bu anlamda gelişen ekonomik ve sosyal yapı ile birlikte kaza sigortalarının zamanla daha önemli bir güven sistemi haline gelmesi öngörülebilmektedir.
[1] KENDER, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, 17. Baskı, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2021, s. 1.
[2] ÇEKER, Mustafa, 6102 Sayılı Ticaret Kanununa Göre Sigorta Hukuku, 12. Baskı, Adana, Karahan Kitabevi, 2015, s. 1-3.
[3] KENDER, s.19-20.
[4] ÇEKER, s. 10.
[5] ÇEKER, s. 340.
[6] ÇEKER, s. 2.
[7] ÇEKER, s. 3.
[8] ÇEKER, s. 64.
[9] AYHAN, Rıza / ÇAĞLAR, Hayrettin / ÖZDAMAR, Mehmet, Sigorta Hukuku, 6. Baskı, Ankara, 2021, s. 147.
[10] BOZKURT, Tamer, Sigorta Hukuku Ders Kitabı, 14. Baskı, Ankara, 2023, s. 47.
[11] ÇEKER, s. 66.
[12] KAYIHAN, Şaban / GÜNERGÖK, Özcan, Kaza Sigortaları, Dergipark, 2007021, s.3-4.
[13] AKGÜN, Evrim, Ferdi Kaza Sigortası Sözleşmesi, İstanbul, 2017, s. 29.
[14] ULAŞ, Işıl, Uygulamalı Can Sigortası Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2002, s. 174.
[15] ÇEKER, s. 338-340.
[16] ÜNEKBAŞ, Deniz, Kaza Sigortaları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Lisansüstü Programlar Enstitüsü, İstanbul, 2024, s. 53.
[17] ULAŞ, s. 175.
[18] AKGÜN, s. 32.
[19] ÜNEKBAŞ, s. 120.
[20] ÜNEKBAŞ, s. 104.
[21] ULAŞ, s. 170.
[22] ÜNEKBAŞ, s. 57.
[23] ÜNEKBAŞ, s. 59.
[24] ULAŞ, s. 172-173.
[25] ÇEKER, s. 340.
[26] ÜNEKBAŞ, s. 62.
[27] ÇEKER, s. 341.
[28] ÜNEKBAŞ, s. 69.
[29] ÇEKER, s. 342.
[30] ÇEKER, s. 343.
[31] ÇEKER, s. 343.
[32] ÇEKER, s. 345.
[33] ÇEKER, s. 346.
[34] AKGÜN, s. 117.
[35] ÇEKER, s. 346.
[36] ÇEKER, s. 75.
[37] OĞUZMAN, M. Kemal / ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16. Baskı, İstanbul 2018, s. 45.
[38] KARA, Ethem, Sigortalanabilir Menfaat İlkesi, Ankara 2020, s. 193-195.
[39] KAYIHAN/GÜNERGÖK, s. 170.
[40] ÇEKER, s. 77.
[41] ÇEKER, s. 79.
[42] ÇEKER, s. 84.
[43] ÜNEKBAŞ, s. 163.
[44] ÜNEKBAŞ, s. 168.
[45] ÇEKER, s. 86.
[46] ÇEKER, s. 102.
[47] ÇEKER, s. 102-103.
[48] ÜNEKBAŞ, s. 175-176.
[49] ÜNEKBAŞ, s. 177.
[50] ÇEKER, s. 108.
[51] ÇEKER, s. 117.